Utanç
Bizi insan
yapan ve bizi insanlıktan çıkaran ince çizgilerimizden biridir, utanmak.
Utançla
yüzleşmek yerine bastırmak onu büyütmeye sebep olur ve artık içimizde
tutamadığımız noktada şiddetle kendini gerçekleştirir. Tekrarladığımızda
alışkanlık yapar, zamanla bastırdığımız bir başka ihtirası tetikleyip ortaya
çıkarır. Sonunda kendimizi kınadığımız halde buluruz. Peki, nedir bunun sınırı?
Ruh, bedenin sınırlarını bilir. Bu sınırı aştığında huzursuz hissettirir. Amaç
kendini aforoz edip iyilikten ve güzellikten men etmek değil; deneyimlemek
istediğin ancak yanlış olduğunu bildiğin şeyi en kötü haline ulaşmadan nasıl
olduğunu göstermek, neden yapmaman gerektiğini sana hatırlatmak ve bu arzuyu
iyileştirerek dönüştürmeni sağlamaktır.
Utanç, ruhun
bize yapmak istediğimiz veya yaptığımız şeyin iyi olmadığını anlatma biçimidir.
Bununla yüzleşmemiz ve sonlandırmamız gerekir. Çünkü yüzleşmezsek bunu isteyen
karanlık yanımızı besler ve tekrarlamaya başlarız. Zamanla empati duygumuzu,
vicdanımızı ve nihayetinde insanlığımızı yitiririz. Utan ve utancınla yüzleş,
ancak böyle insan kalırız.